Bir gün doğanın kalbinde taze çiçekler toplarken cezbedici bir manzarayla karşılaştım bir süre duraksayıp etrafa bakınırken ani bir sesle irkildim nefesim kesilirken etrafta kimseyi görememek içimi titretti bir sır perdesi her yeri sarmıştı sanki yol beni sık ağaçların arasına sürükledi ilerlerken giderek daha da gerginleşiyordum sebebiyle bilmediğim bir güç beni çağırıyordu aniden hemen ileride bir kulübe belirdi kapısı aralıktı ve içeriden belirsiz bir aydınlık süzülüyordu içeri adım attığımda sürpriz bir manzarayla karşılaştım eşyalar rastgeleydi ve çevrede tuhaf simgeler vardı orada burada eski bir el yazması duruyordu lekeliydi ve üzerinde eski sırlar yazılıydı okumaya başladığımda garip bir melodi duydum sanki kaybolmuş bir gölge benimle konuşuyordu bu durum beni aynı zamanda meraklandırdı kitaptaki büyülerden birini okuduğumda mekan değişti ve kendimi bambaşka bir yerde buldum göz gezdirdiğimde her şeyin değiştiğini anladım sanki bir rüyadaydım hemen orada bilinmeyen bir yaratık duruyordu bakışları keskin ve derin ve bana karşı yaklaşıyordu o anda ne yapacağımı bilemedim bir seçim yapmam gerekiyordu ya geri dönecektim ya da bu bilinmeyeni keşfedecektim netice olarak merakım korkumdan ağır bastı ve bu varlığın peşinden gitmeye karar kıldım beni bir mağaraya götürdü aydınlatılmamıştı ve yalnızca nefesimi hissediyordum mağaranın sonunda ışık yayan bir nesne vardı ona yaklaştığımda gerçekliğin değiştiğini hissettim bu, bir rüya değildi